30 Aralık 2009 Çarşamba

Çay Haber.Com | Karadeniz Haber Rize, Artvin, Trabzon

Çay Haber.Com | Karadeniz Haber, Rize Haber, Trabzon Haberleri

Çay Haber.Com | Karadeniz Haber Rize, Artvin, Trabzon


Ç.Rizespor en iyi 10 takım arasında

Posted: 30 Dec 2009 01:22 PM PST

Ç.Rizespor1999-2000 sezonunun ikinci yarısı ile (2000 Ocak ayı) 2009-2010 sezonu ilk yarısı arasında yapılan değerlendirmede sarı lacivertli kulüp, oynadığı 340 maçta 712 puanla ilk sırada yer aldı. Maç başına 2,09 puan ortalaması yakalayan Fenerbahçe, attığı 714 golle yine aynı dönemde en çok gol atan ve aldığı 217 galibiyetle en çok kazanan takım oldu.

Son 10 yılın diğer önemli notları şöyle:

- Ligde Fenerbahçe ve Galatasaray 4'er, Beşiktaş da 2 kez mutlu sona ulaştı.

- Mustafa Denizli ve Mircea Lucescu, iki farklı takımı şampiyon yaptı. Denizli, Fenerbahçe ve Beşiktaş'la, Lucescu da Beşiktaş ve Galatasaray ile ipi en önde göğüsledi.

- Son 10 yılda en çok Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşayan takım Beşiktaş oldu. Siyah beyazlılar 3, Trabzonspor 2, G.Saray, G.Birliği, Kocaeli ve Kayseri 1'er kez kupayı kazandı.

Avrupa'da Galatasaray
Son 10 yılda Avrupa kupalarında en büyük başarıyı Galatasaray yakaladı. Sarı kırmızılı kulüp bu süreçte 1 UEFA, 1 UEFA Süper Kupası kazanırken, 2 kez de Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkıp çeyrek final oynadı. Fenerbahçe de Şampiyonlar Ligi'nde 1 kez çeyrek final oynadı.

2000 Ocak-2009 Aralık arası Süper Lig

TAKIMLAR O G B M A Y
1. F.Bahçe:340-217-61-62 -714 -358
2. G.Saray :340- 215- 65- 60- 671- 328
3.Beşiktaş: 340 -201- 74- 65- 611- 350
4.Trabzon: 340- 167- 70- 103- 553- 416
5.G.Antep: 340- 139- 86- 115- 480- 456
6.G.Birliği: 340- 134- 81- 125- 507- 460
7.A.Gücü: 340- 119- 81- 140- 455- 503
8.Denizli: 340- 113- 86- 141- 452- 487
9.Bursa: 272- 99- 65- 108- 363- 394
10.Ç.Rize: 238- 74- 56- 108- 262- 332

Çelik: Birinin yanlışı TSK’ya mâl edilemez

Posted: 30 Dec 2009 09:02 AM PST

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “TSK içerisinde birisi yanlış yaparsa oradan hareket ederek tüm orduyu itham etmenin, TSK’yı hedef almanın doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.


Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Dar gelirli ve dezavantajlı grupları özellikle gözeten ve onlara daha fazla kaynak ayıran bir yönetim anlayışı içinde olduklarını belirten Çelik, şunları söyledi:

”Bu, 2003 yılından bu yana hep artan bir trend sergilemiştir. Buradan hareket eden bazı yazarlar, bazı medya grupları ve yorumcular, bunun bir seçim hazırlığı olduğunu ifade etmektedir. Kimse yanlış bir yorum yapmasın. 2011′de ve zamanında milletvekilliği genel seçimi yapılacaktır. Toplumu bir beklenti içerisine sokmaya gerek yok. Piyasaları kararsızlığa itmeye gerek yoktur. Ama 2011 yılında ve süresi içerisinde genel seçimlerin yapılacağını da bu vesile ile sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü biz siyasi istikrarın devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Siyasi istikrar devam ederse ekonomik istikrar devam eder. Türkiye ne çektiyse, hatırlamaya çalışın 1971′den 80′e kadar 1991′den 2002 yılına kadar geçen süreleri gözünüzün önüne getirin, Türkiye ne zaman yamalı bohça gibi koalisyon hükümetleri ile idare edilmişse Türkiye’nin ekonomisi de baş aşağı gitmiştir. Siyasi istikrarsızlık ekonomik istikrarsızlık getirmiştir. AK Parti ile birlikte Türkiye siyasi istikrarın tadını adeta çıkarmıştır. Bundan sonra da ümit ediyorum ki bu tadı çıkaracaktır.”

Çelik, 2009 yılının küresel krizin gölgesinde geçtiğine de işaret ederek alınan tedbirler sayesinde tahribatın ve olumsuz etkilenmenin en az düzeyde olduğunu kaydetti.

MYK toplantısında iç, dış, siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeleri değerlendirdiklerini anlatan Çelik, 2009 yılında kamuoyuyla paylaştıkları ”demokratik açılım” süreciyle ilgili olarak da partinin kararlılığının bir kez daha vurgulandığını bildirdi.

Çelik, ”Demokratik açılım süreci Türkiye’de demokrasimizin standardı, gelişmiş batı ülkelerinin seviyesine çıkıncaya kadar ve terör bitinceye kadar devam edecektir. Bu konu bir kez daha görüşülmüş, alının mesafe gelişmeler tekrar masaya yatırılmış ve bundan sonraki süreçlerle ilgili olarak AK Parti’nin kararlılığı bir kez daha vurgulanmıştır” diye konuştu.

Bir gazetecinin gözaltındaki askerlerin serbest bırakılmasına ilişkin sorusu üzerine de Çelik, şunları söyledi:

”Bildiğiniz gibi bir dava açıldığı zaman veya birileri hakim karşısına çıkarıldığı zaman bir iddia ile çıkarılır. İki şık vardır, ya serbest bırakılacaktır ya da tutuklanacaktır. Burada peşin hüküm içerisinde olmak, mutlaka tutuklanacakmış gibi veya mutlaka serbest bırakılacakmış gibi birileri toto oynamaya kalkarsa veya birileri bir tarafta diğerleri diğer tarafta olursa bu hukukla bağdaşmaz. Netice itibariyle bu mesele yargıya intikal etmiştir. Türkiye bir hukuk devletidir. Eğer yargımıza, hukukumuza güveniyorsak verdikleri karara da itibar etmek zorundayız, onlara da güvenmek zorundayız. Şu anda yargının el attığı, incelediği bir meseledir. Bunun üzerine çok fazla spekülasyon yapmanın da çok anlamlı olmadığını düşünüyorum.”

-”ŞAPLA ŞEKER BİRBİRİNE ÇOK BENZER”-

Çelik, ”Kapatılan DTP’nin milletvekillerinden ifadeye çağrılanlar söz konusu. Polisler dün de genel merkeze gitmişlerdi. Partinizin bu konuda düşüncesi nedir?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

”Biliyorsunuz Anayasa’nın 14. maddesi kapsamındaki suçlarla ilgili bir davadan söz ediyoruz. Ve bununla ilgili bir çağrıdan söz ediliyor. Zaman zaman bu gündeme gelince ‘AK Partili milletvekilleriyle ilgili diğer partili milletvekilleriyle ilgili de TBMM’de dosyalar var. Onlar hakkında açılmış davalar var. Onlar niye gitmiyorlar?’ şeklinde itirazlar yükseliyor. Şapla şeker birbirine çok benzer, ama bu ikisini karıştırmamamız lazım. Anayasanın 14. maddesi kapsamındaki suçlar çok farklı suçlardır ve buralara bir istisna getirilmiştir. Bir hukuk devletinde birileriyle ilgili bir iddia olabilir, bir itham olabilir, sorgulama söz konusu olabilir. Ve yasaların gereği ne ise bunların yerine getirilmesi gerekiyor. Şahıstan şahısa bu değişken olmamalıdır. Düşüncemiz budur. ”

”Kapatılan DTP’li milletvekillerinin sorununa ilişkin partinizin bu yönde bir çözüm önerisi var mı? Bir yasa veya anayasa değişikliğine nasıl bakarsınız?” sorusuna da Çelik, ”Şu anda bildiğim kadarıyla şu saate kadar, bu güne kadar böyle bir yasa değişikliği veya anayasa değişikliğiyle ilgili atılmış herhangi bir adım söz konusu değildir” karşılığını verdi.

-”SAYIN CUMHURBAŞKANI’NIN AÇIKLAMALARINA BEN DE KATILIYORUM”

Hüseyin Çelik, ”Sayın Arınç’a suikast iddiası sonrası aramalar başlamıştı. Az önce ‘gerginlik ve gerilim olarak yansıtılmamalı, bu hür bir basın olduğunu gösterir’ dediniz. Zannederiz ki Arınç’a suikast iddiası sonrası aramalar başlamıştı. Buna istinaden mi bunu söylediniz?” sorusuna Çelik, ”Sadece bu değil, birçok konuyla ilgili olarak, bunlar kullanıldığı için söylüyorum” yanıtını verdi.

Çelik, ”Aynı konuda Sayın Cumhurbaşkanı’nın bugün açıklamaları oldu. ‘Ölçüsüz suçlamalar var. Özellikle TSK’ya karşı. Bu çok rahatsız edici’ dedi. Buna katılıyor musunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

”Ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın özellikle bazı şahısların hatalarından hareket ederek kurumların topyekün itham edilmesinin doğru olmadığı yönündeki görüşlerine katılıyorum.

Her kurum içerisinde gerek eylemi, gerek söylemi itibariyle yanlış yerde duran, yanlış yapan insanlar olabilir, ama o şahısların hatalarından hareket ederek topyekün o kurumları suçlamanın, onları itham etmenin, onlara toptancı yaklaşmanın ben de hakkaniyetle bağdaşmadığını ve hukukla bağdaşmadığını düşünüyorum.

Biliyorsunuz suçların kişiselliği prensibi hukukun temel prensiplerinden biridir. Bu siyaset içerisinde de olabilir, medya içinde de olabilir, iş dünyasında da olabilir, yargıda da olabilir. Bir siyasetçi yanlış yaptığı zaman veya bir parti içerisindeki siyasetçi yanlış yaptığı zaman o siyasi kadroyu, partiyi tüzel kişiliği itham etmek ne kadar doğru değilse Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde birisi yanlış yaparsa oradan hareket ederek tüm orduyu itham etmenin, TSK’yı hedef almanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Bu yargı için de böyledir, medya için de, iş dünyası için de böyledir. Dolayısıyla toptancı olmayalım ve şahıslardan hareket ederek onları mensup bulundukları kurumları toptancı bir suçlamayla karşı karşıya bırakmayalım. Bu yönüyle, Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarına ben de katılıyorum”

“BU TARTIŞMALARI BİR GERGİNLİK VE GERİLİM OLARAK DEĞERLENDİRMEK KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİLDİR”

Hüseyin Çelik, ”Türkiye’de bazı konularda tartışmalar varsa, bu hür bir medyanın, hür bir siyasetin olduğunu gösterir ve bu tartışmaları bir gerginlik ve gerilim olarak değerlendirmek kesinlikle doğru değildir” dedi.

Çelik, iktidara geldiklerinde yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceklerini ifade ettiklerini belirterek, ”Önümüzde ne kadar kronik problem varsa, ayak bağı olan ne varsa bu meseleler hükümetimiz tarafından ele alınmıştır” dedi.

Psikolojide, öğrenilmiş çaresizlik kavramının bulunduğunu anımsatan Çelik, ”Bir çok siyasi kadro gibi hükümetimiz asla öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olmadı” diye konuştu.

Hüseyin Çelik, öğrenilmiş çaresizliğe örnek olarak da bir kutunun içerisine konmuş çekirgenin davranışlarını örnek gösterdi.

Demokrasilerde tartışma olacağını belirten Çelik, şunları söyledi:

”Totaliter yapılarda asla tartışma olmaz, birileri emir ve talimat verir, diğerleri de bunu kabul ederler. Ama Türkiye’de bazı konularda tartışmalar varsa bu hür bir medyanın, hür bir siyasetin olduğunu gösterir ve bu tartışmaları bir gerginlik ve gerilim olarak değerlendirmek kesinlikle doğru değildir. Zaman zaman bunlara gerilim ve gerginlik ifadesi yakıştırılınca, bu kelimelerle bu tartışma tanımlanınca halkımızın yaşama sevincini kırabiliyoruz, karamsarlığa, ümitsizliğe sevk edebiliyoruz.

Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması için, demokrasisinin standartları yüksek bir ülke olması için, çoğulcu bir anlayışın benimsendiği ve şeffaflığın hakim olduğu bir ülke olması için kendi meselelerimizi bizim medeni insanlar ölçeğinde tartışmamız gerekiyor. Türkiye’de olup biten tartışmaları da bu çerçevede değerlendirmemiz gerekiyor”

Hüseyin Çelik, AK Parti üst düzey yöneticileri ve camiasının bugüne kadar asla karamsar olmadığını, bugünden sonra da olmayacağını belirterek ”Kötümserler sadece tünelin içindeki karanlığı görür. Romantik iyimserler sadece tünelin ucundaki ışığı görür. Ama realist iyimserler, gerçekçi iyimserler hem tünelin karanlığının farkındadır hem tünelin ucundaki ışığı görür, hem de gelmesi muhtemel olan treni hesaba katar. AK Parti romantik bir iyimserlik içerisinde hiçbir zaman olmadı, olmayacak. Türkiye’nin geleceği ile ilgili olarak iyimseriz” diye konuştu.

AA

Av tüfeğiyle oyun ölüm getirdi

Posted: 30 Dec 2009 09:02 AM PST

Denizli’de oto yıkama servisinde çalışan 14 yaşındaki çocuk, av tüfeğiyle oynayan iş arkadaşının tetiği kazara çekmesi sonucu öldü.


Alınan bilgiye göre, Akhan Mahallesi’ndeki oto yıkama ve yağlama servisinde çalışan Y.A. (16) ile Hamit Erbaz (14), depodan çıkardığı av tüfeğiyle oynamaya başladı.

İddiaya göre, Y.A’nın kazara tetiğe dokunması sonucu tüfekten çıkan saçmalar, Hamit Erbaz’ın başına (14) isabet etti.

Olay yerinde hayatını kaybeden Erbaz’ın cenazesi, otopsi için  Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldı.

Y.A. gözaltına alındı.

Av tüfeğinin iş yerine daha önce gelen bir müşteri unuttuğu için depoya konulduğu belirtildi.

AA

Mehmet Eren’den transefer açıklaması

Posted: 30 Dec 2009 09:02 AM PST

Süper Lig’de mücadele eden Kayserispor’un futbolcusu Mehmet Eren, hakkında basında yer alan transfer söylentilerine cevap verdi.


Süper Lig’de mücadele eden Kayserispor’un futbolcusu Mehmet Eren, memleketi Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde Belediye Başkanı Nevzat Çimenoğlu’nu ziyaret ederek formasını hediye etti.

Mehmet Eren, ziyarette gazetecilere yaptığı açıklamada, ligin devre arasında verilen izni değerlendirmek için memleketine geldiğini, ailesi ve çocukluk arkadaşlarıyla hasret giderdiklerini söyledi.

Kulübü Kayserispor ile sözleşmesinin sezon sonunda sona ereceğin anlatan Eren, şöyle dedi:

”Transferimle ilgili konuşmak için erken. Şu anda sadece takımımın başarısını düşünüyorum. Alaplı Belediye Başkanlığını kazanan aile dostumuz Nevzat Çimenoğlu’na hayırlı olsun demek için ziyaret etmek istedim. Böylece formamı hediye etme şansı da bulmaktan mutluyum.”

Belediye Başkanı Nevzat Çimenoğlu da Mehmet Eren’in ligin en değerli futbolcuları arasında yer aldığına işaret ederek, şunları kaydetti:

”Mehmet Eren, Alaplı’dan yetişmiş çocuğumuz. Benim çok sevdiğim, beraber çalışma fırsatı bulduğum doktor arkadaşımın oğludur. Aynı mahallede büyüdük. Mehmet Eren’i futbolun zirvesinde gördükçe gurur duyuyoruz. Kendisini Milli Takım’da göreceğimize ve yurt dışında da ülkemizi başarıyla temsil edeceğine inanıyorum.”

Mehmet Eren, Çimenoğlu’na 67 numaralı formasını hediye etti.

AA

Güvener ve Gorbon’dan F.Bahçe’ye cevap

Posted: 29 Dec 2009 09:59 PM PST

Fenerbahçe Kulübü’nün, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri adaylık başvurusunda, FB Şükrü Saracoğlu Stadı’na yer verilmemesi nedeniyle gösterdiği tepkide adları geçen TFF görevlilerinden cevap geldi.


Fenerbahçe Kulübü’nün, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri adaylık başvurusunda, FB Şükrü Saracoğlu Stadı’na yer verilmemesi nedeniyle gösterdiği tepkide hedef adamlar olarak gösterdiği Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Ahmet Güvener ile genel sekreter vekili Orhan Gorbon, yazılı bir açıklamayla suçlamalara yanıt verdiler.

Federasyonun internet sitesinde yer alan açıklamada, ”Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Ahmet Güvener ve genel sekreter vekili Orhan Gorbon olarak, etik olmayan hiçbir ticari ilişki içinde olmadığımızı beyan ederiz” denildi.

Fenerbahçe Kulübü’nün, federasyonla usulsüz ticari ilişkide bulunmakla suçladığı ikilinin ortak açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:

”Soruların yönetildiği süreç içindeki tüm satın alımlar, federasyon yönetim kurulu kararıyla tüm hukuki ve idari prosedürlere uygun bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Orhan Gorbon, spor yönetimi, organizasyon ve danışmanlık şirketi olan ORG Sports’un sahibidir. Bu şirket, HOK Sport Architecture, TSE Consulting ve Lagos Sports şirketlerinin temsilciliklerini yapmıştır. Bu temsilcilikler 2009 yılı başı itibariyle sona ermiştir. Orhan Gorbon, 23 Eylül 2009 tarihinde, sahibi olduğu ORG Sports’un hisselerinin tamamını devretmiştir. Orhan Gorbon, bu tarihten sonra federasyon genel sekreter vekili olarak atanmıştır. Eylül 2009 tarihinden bu yana ORG Sports’un hiçbir ticari faaliyeti olmamıştır. Ahmet Güvener ise ORG Sports firmasının hiçbir zaman ortağı olmamıştır. Güvener, Mart 2008 tarihinde başlayan federasyondaki görevi öncesinde ORG Sports’a bazı projelerinde danışmanlık hizmeti vermiştir. EURO-2016 adaylık süreci içinde yukarıda adı yazılı firmalardan hiçbirinden hizmet veya mal satın alınmamıştır.

Merhum Hasan Doğan başkanlığında ve Metin Kazancıoğlu’nun genel sekreterliği döneminde, federasyon yönetim kurulu kararıyla  Nisan 2008′de Orhan Gorbon, UEFA Kupası 2009 Final Maçı Proje Liderliği’ne getirilmiştir. Bu hizmeti karşılığında o tarihte Orhan Gorbon’un sahibi olduğu ORG Sports firması, Orhan Gorbon’un maaşı nedeniyle federasyona 13 ay süreyle hizmet bedeli fatura etmiştir. Ahmet Güvener ise 25 Mayıs 2009 tarihinde, UEFA Kupası 2009 Finali oynandıktan sonra genel sekreterlik görevine getirilmiştir.

Bu vesileyle kamuoyunda eksik bilgilendirmeden kaynaklanan iddaalara açıklık getirmek arzusundayız.”

AA

Eczane olayı ve suikastteki ayrıntılar

Posted: 29 Dec 2009 09:59 PM PST

Ülke TV’de Ünal Tanık, gazeteci İbrahim Öztürk ile birlikte sunduğu Aslında Ne Oldu son bir haftaya damgasını vuran olayları tartıştılar. Eczacılarla ilgili tartışmalar ve Arınç’a suikast iddiasında ilginç ayrıntılar gündeme geldi.


 Programda bugün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiası sonrasında gündeme gelen Özel Harp Dairesi’nde başlatılan arama ve bu olayla ilgili ayrıntılar ele alındı.

 Programda ayrıca bugün açıklanan asgari ücret konusu, PKK ve KCK ile ilgili gelişmeler gündeme alındı.

Programda İbrahim Kahveci  asgari ücret konusunda açıklanan rakamın TL cinsi olarak açıklandığı için insanlarda çok düşük imajı verdiğini belirterek açıklanan asgari ücretin çok konuşulacak bir rakam olduğunu belirtti. Kahveci, asgari ücretin batı kesimi için sorun olmadığını ancak doğu illeri açısından önemli olduğunu dile getirdi. Kahveci, bugün açıklanan rakamla ülkenin batı kesiminde asgari ücretle yaşamanın imkansız olduğunu, asgari ücretin kirayı bile karşılayamayacağını, hükümetin bu nedenle yatırımların doğuya kaydırılması için çaba gösterdiğini dile getirdi.

Kahveci, bugün açıklanan 577 lira asgari ücreti 1500 lira olarak açıklanması halinde Türkiye’deki işsizlik rakamının ülke nüfusunun yüzde 40′ına tekabül eder hale geleceğini belirterek , ülkenin milli gelir oranına göre asgari ücretin tesbit edildiğini, cep telefonu teknolojisini üretin bir ülke ile Türkiye’nin aynı asgari ücrette olmasının imkansız olduğunu belirterek Türkiye’nin Çin ile kıyaslanabileceğini açıkladı.

ASGARİ ÜCRETİ YÜKSEK AÇIKLAMAK MÜMKÜN MÜ

Kahveci, Türkiye’de bir cep telefonu üretiminin bugün için imkansız olduğunu, otomotiv sektöründe önemli bir boyuta ulaşılmasına rağmen otomotivde asıl unsurun ithal yolu ile getirildiğini dile getirdi. Kahveci, Türkiye’de para değeri ile enflasyon oranını dengesinin tam kurulamadığını bugün yaşanan sorunun temelinde de bu konunun olduğunu söyledi. Son 5-6 yıldırdır dövizde hiçbir hareketlenme olmaz iken ülkede enflasyon yaşandığını,  para değerinin çok yüksek durumda olmasına karşın üretimin çok aşağıda gerçekleştiğini, üretimin de borçlanarak gerçekleştiğini vurguladı.

TEKEL İŞÇİLERİNİN ASIL KAYGISI

Ünal Tanık, Ankara’da devam eden TEKEL işçilerinin eyleminin devam edeceğinin belirtildiğini bunun devam etmesinin yansımasının nasıl olacağını merak ettiğini söyledi.  Tanık, Tekel işçisinin özel sektör işçisinden farklı olduğunu söylediğini çalışmadan para almak istediğini savundu. Şu anda Tekel diye bir birimin olmadığını tesislerin tamamen depo haline döndüğünü, işçilerin çalışmadan para almak istemesini medyanın hala desteklediğini söyledi. Bu kişilere verilen 40 milyon Lira’nın vatandaşın cebinden gittiğini söyledi.

ASGARİ ÜCRET 1500 TL OLSAYDI

İbrahim Kahveci, Devlet 1500 lira asgari ücret verecek olsaydı neler olurdu. Bu parayı kim verecekti. Türkiye geçmişte bunun acısını çekti. Birisinin verdiğini diğeri daha fazla verceğim diye Türkiye’nin yıllarına mal ol olan ödemeler yapıldığını söyledi. Türkiye’nin yaptığı borçlanmanın yine vatandaşın cebinden çıkacağını, ödeme vakti geldiğinde yığınlarca insanın işsizlik durumu ile karşı karşıya kalacağını dile getirdi. Vatandaş, bugün TEKEL olsun eczacılar olsun verilen fazla paraların kendilerinden çıktığını anlamaları gerektiğini savundu.

17 OCAK 2010′DA SENDİKALARIN ALTINDAKİ HALI KAYACAK

Ünal Tanık, Türkiye’de bugüne kadar devlet ve sendikaların vatandaşları kandırarak sendikacılık oyunu oynadıklarını geçmişteki uygulamanın herkesin işine geldiğini ancak bu durumun artık gitmediğini anlattı. Tanık, 17 Ocak’ta birçok sendikanın altından halı kayacağını ve asıl o zamanın büyük gürültünün çıkacağını söyledi. Türkiye’de sigortasız çalışan işçi sayısının çok fazla olduğunu, SGK’ya göre 14 milyon işsiz bulunduğunu, TUİK’e göre ise işsizlik sayısının 22 milyon olduğunu, yaklaşık 7 milyon kişinin sendikasız çalıştığını dile getirdi. 17 Ocak sonrası AB’nin mecburiyeti ile tüm çalışanların yeni bir düzenlemeye tabi tutulacağını anlattı.

İbrahim Kahveci, İMKB gibi bazı iş kollarında çalışanların o birimin üst düzey yöneticilerinden fazla para aldıklarını böyle bir sendikacılığın Türkiye için büyük bir handikap olduğunu dile getirdi. Kahveci,benzer durumun medya kuruluşlarında da yaşandığını belirterek, Türkiye’de işçilerden alınan paranın sendika başkanına aktarıldığını bu yüzden birçok işletmenin çok zor dönemler yaşadığını anlattı.

ECZANECİLERİ KAVGAYA İTEN ASIL NEDEN

İbrahim Kahveci, ilaç sektöründe 17-18 milyar liralık sektörün 13 milyar lirasını devlet ödediğini, bu yıl devletin ödeyeceği rakamın 15 milyar liraya çıkacak olması üzerine devletin ödeme miktarını aşağıya çekeceğini söylediğini, ilaç üreticilerinin devletin şartını kabul ettiğini ancak aracı konumundaki eczanelerin buna karşı çıktığını söyledi. Yeni düzenlemde eczanecilerin gelirinin yarısını kaybetme riski ile karşı karşıya olduğunu, birçoğunun zor durumda kalacağını dile getirerek : Bugün çok yüksek cirolar yapan eczaneler olduğu gibi çok az ciro yapan eczaneler de bulunuyor. Eczaneler kapanmasın diye ilaç fiyatları yukarda tutulmalı mı. Türkiye’nin ilaca ödediği para dünyada bir rekordur. Türkiye’de devletin elde ettiği gelirin yüzde 2’si ilaca gidiyor. Böyle bir durumun sürmesine imkan yok. Eczacı ilaç şirketi iskontosunu ilaç fiyatı üzerinden söylerken eczacılara üretim fiyatı üzerinden iskonto yapıyor. Eczacıları asıl zora sokan üretici şirketler olması gerekirken Eczacılar birliği tüm gücü ile hükümete yükleniyor.

ARINÇ’A SUİKAST İDDASINDA MEDYA OYUNLARI

Ünal Tanık, Türkiye’nin bugüne kadar tek bir güç olduğunu, bu güçün de istediğinde ihtilal yaptığını dile getirerek Susurluk Komisyonu’nda görevli Elkatmış’ın komutanları bilgi vermeye dahi getiremediğini komutanların ifade vermeyi rettiğini hatırlattı. Tanık, Türkiye’nin mutlaka cuntacı yapılanmadan kurtulması gerektiğini dile getirdi. Tanık, Habertürk gazetesinde yer alan bir habere dikkat çekerek, Özel Kuvvetlere telefon edildiği Arınç’ın evinde bilgi sızdıranlarla toplantı halinde olduğunu, yine aynı kişinin polise telefon açarak Arınç’a suikast girişimi yapılacağı ihbarında bulunduğu iddiasının gündeme getirildiğini dile getirerk, “Arınç’ın evinde toplantı yapılıyor denildiği gün Arınç Ankara’da değil. Arınç Manisa’da bulunuyor. Özel Kuvvetler Türkiye’nin gündeminden bu kadar kopuk gösteriliyor. Orada 20 gündür arabalar kiralanıyor. O habere göre araçlar sanki ilk kez kiralanmış. Oysa araçlar uzun süredir kiralanmış ve orada günlerdir hazır tutuyorlardı. Nevzat Tarhan’a göre orda yapılan iş, darbe yapıldığında kim nereden nasıl alınacaktı onun hazırlığı yapılıyordu.   Bu hazırlık şimdilik silinmiş ve kazınmış birşey değil.

Tanık, Habertürk’teki bu haberin mantığını dahi aramadan Baykal ve MHP’li Oktay Vural’ın adeta sazanlık yaparak haberin üzerine atladığını belirterek : Genelkurmay bile araştırma yapmadan birşey demedi. Genelkurmay, araştırmanın sürdüğünü daha da sürebileceğini belirtirken muhalefet liderinin böyle bir tavır alması hayli ilginçtir. dedi.

Haber7.com

Öğrenci servisinde korku dolu anlar

Posted: 29 Dec 2009 09:59 PM PST

Zeytinburnu’nda kullandıkları otomobille polisin dur ihtarına uymayan 2 kişi, yakalanacaklarını anlayınca öğrenci servisine zorla bindi.


Şahıslardan 1′i polis tarafından yakalanırken, diğeri kaçmayı başardı.

Edinilen bilgiye göre, akşam saat 18.00 sıralarında Zeytinburnu Turan Güneş Caddesi üzerinde uygulama yapan polis ekipleri şüpheli gördükleri 34 DY 6103 plakalı otomobili durdurmak istedi. Otomobilde bulunan 2 kişi polisin ihtarlarına uymayarak kaçmak istedi.

Otomobilden inen şahıslar o sırada yoldan geçmekte olan Ahmet Güneş’in kullandığı 34 J 8020 plakalı öğrenci servisini durdurarak zorla servise bindi. Şahıslar yaklaşık 500 metre ilerde içinde 2 öğrencinin bulunduğu servisten inip gözden kaybolmak istedi ancak Melih Ç. isimli şahıs yakalandı. Diğer zanlı ise kaçmayı başardı.

Servis şoförü Güneş ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Servis minibüsü ve zanlılara ait otomobilde geniş çaplı inceleme yapıldı.

Polis kaçan şahsın yakalanması için çalışma başlattı.

(CİHAN)

Her şey darbe hazırlığından ibaret!

Posted: 29 Dec 2009 09:59 PM PST

Türkiye’de uzun aradan sonra ‘Demokrasi özlemi!’ içinde olanlar bir kez daha on yıllık tecrübelerini konuşturmaya çalıştı.

Türkiye’de uzun aradan sonra ‘Demokrasi özlemi!’ içinde olanlar bir kez daha on yıllık tecrübelerini konuşturmaya çalıştı.

Askeri yeteneklerini PKK ile yaşanan savaşta doya doya kullanan tecrübeli askerlerimiz! nihayet iç siyasete de el attı.

Nede olsa ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ denmedi mi onlara?

Darbe için önceden piyonlar kullanılırdı.

Kahrolası ‘Ergenekon Davası’ herkesin elini kolunu budadı.

Darbe zemini hazırlayacak adam kalmayınca kullanılan güçler de değişti. Artık ayak oyunlarında figüran rolü de darbecilere kaldı.

Her 10 yıllık dönümün ‘darbe’ kabusu yaşadığı bu ülkede insanlar  2010’a da o sıkıntının sinyalleri ile giriyor.

Darbenin perde arkasında suflesini verip rolleri yazanlar, Ergenekon’un topladığı çığırtkanlar gidince öylesine çaresiz kaldı ki bu kez kendileri figüran ve başrolü oynamaya başladı.

Aktör rolünü iyi yapamayınca da sahnede tam bir komedi yaşanır oldu.

Askeri manevraları ve kamuoyunu ordunun gücü ile alakalı olarak bilgilendirmeyen ‘malum gücün’ şimdilerde her zamankinden daha fazla Türkiye’nin gündemi ile alakadar olması ve açıklama yapması pekte hayır alameti olmasa gerek.

Darbelere karşı azıcık direnç kazanan ‘demokrasi yaşantımız’ zaman zaman muhtıralarla kesilmek istendi.

Hedef korku imparatorluğunun gücünü iliklerimize kadar hissettirmek.

Muhtıralara karşı ilk direnç Temmuz 2007’de sandıktan gelmişti.

Askerin ‘demokrasi direnci’ siyasetin ‘efelenmesine’ ilk kez yenik düşmüştü.

Ama kendisini kışlanın içerisine bir türlü çekmek bilmeyen anlayış, siyaseti de sürekli göz ve söz hapsinde tutmak istedi.

E muhtırada verilen ‘uyarı’ kamuoyunda  Genelkurmay’a ‘ayar’ çağrısı olarak geri tepmedi mi?

Sonrası ne olacaktı derken ‘Habur’ da tıkanan süreç cankurtaran olmuştu ‘kaos’ perdesini yönetenlere.

Sokaklar yine karıştırılmak istenirken öte yandan da DTP’nin de kapatılması yeni bir can simidi oldu boğulmak üzere olanlara.

Mahallenin şımarık çocuğu önce ‘Sine-i Kürt’ diye açıklama yapıyor, ardından İmralı onlara şamarı indiriyordu:

‘Oturun oturduğunuz yerde!’

Sokaklarda, olayları Türk-Kürt çatışmasına çekmek isteyenler harekete geçti ama Allah’tan olaylara vatandaşlar sağduyulu bakmayı bildi bir kez daha.

Fitil çekildi de ‘şaşkın bombacı’ dinamit lokumuna bir türlü ulaşamadı. Ulaşmak için de askerin evine gideyim derken Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın evinin sokağına ‘Otağ’ kurdu!

Askerin yutmak istediği kağıttaki not ise düşünceleri iyice derinleştirdi.

Sonra Bülent Arınç’ın sokağındaki suikast iddiasına Genelkurmay’dan çok anlamlı bir yanıt geldi…

Askerler başka bir ordu mensubunu gözetliyormuş!..

Görevleri de gözetleme kulesinde nöbet tutmak olduğuna göre ‘Hayırlı nöbetler Albayım!’ dan başka ne denilebilir ki?

Bırakınız gözetlesinler değil mi?

Arananlar ile yapılan açıklamalar eh artık bu kadar da olmaz dedirtmiyor mu size de?

Şimdi tüm bunlardan sonra;

Ergenekon’a sahip çıkan,

Suikast iddiasından yaptığı açıklama ile herkesi şaşırtan…

Sürekli yaptığı açıklamalar ile geçmişini hiç aratmayan bir Genelkurmay izlenimi bu ülkeye hala ‘Darbe’ sözcüğünü hatırlatmıyor mu?

Her 10 yılın başlangıcı zaten tehlike sinyali vermiştir bu ülkede.

2010 yılında ‘darbeye zemin’ hazırlığında olan birileri net olarak kendisini göstermese de var.  

Yaşananlar da bunu gösteriyor.

Bu hazırlıklar da 1960-1980 yılları arasında yaşanan olaylarla tam olarak örtüşmese de benzerlik içeriyor.

DTP kapatıldı, sokaklar molotof kokteyline döndü.

Arınç’a suikast ortalığı karıştırmak için bir süreçti

Gözaltına alınan eski DTP’li Belediye başkanları devamı idi yaşananların.

Osman Baydemir’in ‘küfürle’ gerip illada beni içeriye alın ‘efeliği’ ateşin üzerine bomba ile gitmenin bir başka yoluydu.

Bu arada kozmik odada ne vardı, neler nasıl yokedildi sorusu da herkesin merak konusu?..

Deliller yok ediliyor edilmesine de bu kez darbeler de zemin bulamıyor kendisine.

Her 10 yılda bir bizi ziyarete gelenler bu kez tüfeklerini kışlada çatmakla yetinecek.

Şimdilik serseri kurşunlar hedefi bulmadı.

Ayhan Kıskaç
ayhan.kiskac@hotmail.com

Anahtar Kelimeler

genelkurmay darbe kaos arınç dtp e muhtıra

İsyan eden F.Bahçe’ye TFF’den yanıt geldi

Posted: 29 Dec 2009 09:59 PM PST

EURO 2016 Şampiyonası finallerine adaylığımız sonrası Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın listeye alınmamasına adete isyan eden Fenerbahçe’ye TFF Başkanı Mahmut Özgener’den cevap geldi.

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye’nin 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri adaylığına ilişkin olarak, ”Evrensel kriterleri görmezden gelip tepki göstermek, UEFA’nın ülkede her gelişmeyi, her haberi yakından izlediğini unutmak, adaylığımıza ülke içinden darbe vurmaktır” dedi.

Mahmut Özgener, Mazhar Zorlu Futbol Turnuvası’nın ödül töreninde yaptığı konuşmada, ülkede üzerinde en çok konuşulan, en çok yorum yapılan spor dalının federasyonunun yönetim kurulu olduklarını söyledi.

Bu durumdan memnuniyet duyduklarını, futbol ailesinin sorunlarını diyalog yoluyla çözmesi gerektiğine inandıklarını belirten Özgener, kulüpler için rekabetin, kendileri açısından ise bu rekabetin adil biçimde sürdürülmesinin önem taşıdığını anlattı.

Özgener, uluslararası alanda milli takımların Dünya Kupası’na gitme hakkını yitirmesine bile yol açan hakem hatalarının Türkiye’de dar bir çerçevede değerlendirildiğini ifade ederek, ”Hatalar yapılıyor ama bunlar hiçbir zaman kasıtlı değil ve art niyet içermiyor. Federasyon olarak hakemlerimizin her zaman arkasındayız. FIFA ve UEFA gibi uzun vadeli planlarla, hataların minimum düzeye çekilmesi için çalışıyoruz. Günlük bazda hakem hatalarını gündeme getirerek, kulübünün menfaat sağlamasına çalışmak Türk futboluna birşey kazandırmaz” diye konuştu.

Özgener, üzerinde önemle durdukları konulardan birinin de sporda şiddeti önleyerek, kalıcı bir huzur ortamı sağlamak olduğunu ifade ederken, bu konudaki çalışmalarına verdiği destek nedeniyle Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak’a teşekkür etti.

YAYIN İHALESİ

Ocak ayında yeni yayın ihalesini sonlandırmayı planladıklarını anlatan Özgener, bu ihalenin ”Türk futbol endüstrisinin” geldiği noktayı yeniden tanımlamak açısından büyük önem taşıdığını bildirdi.

Özgener, bu konuda son derece titiz ve hassas bir çalışma yürüttüklerini, bu ihalenin Türk futboluna yeni ufuklar açacağına inandıklarını, gelirlerin kullanımı ve mali kriterlerle ilgili de önemli projeler geliştirdiklerini kaydetti.

Futbolda menajerlik konusunda da duyarlı olduklarını anlatan Özgener, bu konuda uluslararası normlara uygun bir sistem oluşturacaklarını dile getirdi.

EURO-2016 ADAYLIĞI

Özgener, futboldaki günlük kısır çekişmelerin Türkiye’nin 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri (EURO-2016) adaylığında da ortaya çıkmasından üzüntü duyduğunu söyledi.

Bu konuda evsahipliği yapmaya aday olan ülkenin ve kentlerin uyması zorunlu ölçütler bulunduğunu belirten Özgener, şöyle devam etti:

”Bir şehir sadece futbola olan sevgisiyle değil, ulaşım, şehir merkezine, havaalanına yakınlık, şehirlerin birbirine olan yakınlığı gibi kriterlerle değerlendiriliyor. Bu evrensel kriterleri görmezden gelip tepki göstermek, UEFA’nın ülkede her gelişmeyi, her haberi yakından izlediğini unutmak, adaylığımıza ülke içinden darbe vurmaktır.

Bu süreçte bir taraftan seviniyor, bir taraftar üzülüyorum. Seviniyorum çünkü adaylık konusunda şehirlerimizin, kulüplerimizin, değerli spor adamlarının gayretleri ve bu işin bir parçası olma istekleri mutluluk verici.

Üzülüyorum, çünkü başarılarıyla Türk futbolunun vazgeçilmezi olmuş, futbol denince akla gelen kulüplerimiz, şehirlerimiz FIFA’nın ve UEFA’nın koymuş olduğu temel kriterler nedeniyle maalesef bu projenin dışında kalıyor.”

Özgener, futbol ailesinin birlikte hareket etmesi durumunda ulaşamayacağı hedefin ve çözemeyeceği sorunun bulunmadığını sözlerine ekledi.

Ödül töreninde konuşan Futbol Federasyonu’nun eski asbaşkanlarından Kemal Zorlu, Özgener başkanlığındaki federasyonun doğru işler yaptığını bildirdi.

AA

‘Türk medyası fırlamalığını kaybetti!’

Posted: 29 Dec 2009 09:59 PM PST

Doğan Grubu’nda ve Hürriyet gazetesinde işler iyice karıştı. Yeni bir dönem başlıyor. Taşlar yerinde oynadı…


Ahmet Hakan da mı Hürriyet’ten ayrılıyorHürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, görevinden ayrıldı. Ahmet Hakan bunu bakın nasıl duyurdu…

Medya kulislerindek konuşmalara göre, Ertuğrul Özkök, Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmenliği’nden az önce ayrıldı!

Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ahmet Hakan, isim vermeden, saat 12.16′da bu olaya Twitter’daki profilinde şu şekilde değindi:

* Türk basını rengini, eğlencesini, güler yüzünü, yaratıcılığını, batılılığını, fırlamalığını kaybetti… Onu çok arayacağız.

medyafaresi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder