31 Ekim 2020 Cumartesi

* Salih Müslüman

31 Ekim 2020, Cumartesi

 

Salih Müslüman

 

 

 

Sual: Salih Müslüman kime denir, ne gibi vasıfları vardır?

Cevap: İslâm bilgilerine iman edip de, elinden geldiği kadar yapan mümine, (Salih Müslüman) [iyi insan] denir. Allahü teâlânın rızasını, sevgisini kazanmak için, İslâmiyete uyan ve bir mürşidi seven Müslümana (Salih) [iyi insan] denir. Allahü teâlânın rızasını, sevgisini kazanmış olana (Arif) veya (Veli) denir. Başkalarının da, bu sevgiyi kazanmalarına vâsıta olan Veliye (Mürşid) denir. Bu mübarek, seçilmiş insanların hepsine (Sadık) denir. Bunların hepsi salihtir. Salih mümin Cehenneme hiç gitmeyecektir. Kâfir, muhakkak Cehenneme gidecektir. Cehennemden hiç çıkmayacak, sonsuz azab görecektir. Kâfir iman ederse, bütün günahları hemen af olur. Fasık, tevbe edip, ibadetleri yapmağa başlarsa, Cehenneme girmeyecek, salih mümin gibi, doğru Cennete gidecektir. Tevbe etmezse, ya şefaat ile veya sebepsiz af olup, doğru Cennete gidecek, yahut Cehennemde günahları kadar yandıktan sonra, Cennete girecektir. (İslâm Ahlâkı s. 173)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

* Peygamberlik makamı aklın üstündedir (Osman Ünlü Hocanın 31.10.2020 tarihli yazısı)

31 Ekim 2020, Cumartesi

 

 

Peygamberlik makamı aklın üstündedir

 

 

 

Sual: Peygamber olmadan, akıl ile her şeyi anlamak mümkün değil midir?

Cevap: Konuyla alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:

“Peygamberlik makamı aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği, anlayamayacağı çok şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makamında anlaşılır. Her şey akıl ile anlaşılabilseydi, peygamberler gönderilmezdi. Ahiret azapları, Peygamberler göndererek bildirilmezdi. İsrâ sûresinin 15. âyetinde meâlen; (Biz, Peygamber göndererek bildirmeden önce, azap yapıcı değiliz) buyuruldu. Akıl çok şeyi anlar. Fakat, her şeyi anlayamaz. Anlaması da, kusursuz değildir. Çok şeyleri, peygamberler bildirdikten sonra anlamaktadır. Peygamberlerin gelmesi ile, insanların özür ve bahane yapmaları önlenmiştir. Nisâ sûresinin 164. âyetinde meâlen; (Peygamberleri, müjde vermek için ve korkutmak için gönderdim. Böylece, insanların Allahü teâlâya özür, bahane yapmaları önlendi) buyuruldu.

Akıl, dünya işlerinde bile çok kere yanılmaktadır. İslam bilgilerini, böyle bir akıl ile tartmaya kalkışmak doğru olamaz. İslam bilgilerini akıl ile inceleyip, akla uygun olup olmamasına bakmak, aklın hiç yanılmaz olduğuna güvenmek olur ve Peygamberlik makamına inanmamak olur. Böyle bozuk iş yapmaktan Allahü teâlâ hepimizi korusun!

Önce, Peygambere inanmak, Allahın Peygamberi olduğunu tasdik etmek lazımdır. Böylece, Onun bildirdiklerinin hepsinin doğru oldukları kabul edilmiş olur. Şüphelerden kurtuluş nasip olur. Dinin temeli, Peygambere inanmaktır. Peygamberin Allah tarafından gönderildiğini, hep doğru söylediğini aklın kabul etmesidir. Akıl, bu temel bilgiyi kabul  edince, Peygamberin bildirdiklerinin hepsini kabul etmiş olur. Peygamberin Allah tarafından gönderildiğini, Allahın bildirdiklerini haber verdiğini kabul etmemiş olan bir akla din bilgilerini birer birer inandırmak çok güç olur.

Aklın Peygambere kolay inanması ve kalbde tam iman hasıl olması için en yakın yol, Allahü teâlâyı zikretmektir. Ra'd sûresinin 30. âyetinde meâlen; (İyi biliniz ki, kalpler, Allahü teâlânın zikri ile itminana, rahata kavuşur!) buyuruldu. Yani, tam imana kavuşur. Düşünerek, akıl ile ölçerek, bu yüksek makama kavuşmak, güç, hem de çok güçtür.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

30 Ekim 2020 Cuma

* İbadete hem inanmalı hem de yapmalıdır

30 Ekim 2020, Cuma

 

İbadete hem inanmalı hem de yapmalıdır

 

 

 

Sual: Bedenle yapılacak şeyleri yani ibadetleri yapan ama bazısının vazife olduğuna inanmayan iman etmiş olur mu?

Cevap: Beden ile ve kalp ile yapılacak ve sakınılacak şeylere ise, hem inanmak, hem de yapmak veya sakınmak lâzımdır. Bunlara (Ahkâm-ı islâmiyye) bilgileri denir. Bunlara inanmak da, iman olur. Bunları yapmak ve sakınmak, (İbadet) olur. Niyet ederek ahkâm-ı islâmiyyeye uymağa (İbadet) yapmak denir. Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına (Ahkâm-ı islâmiyye) ve (Ahkâm-ı ilâhiyye) denir. Emir edilenlere (Farz), yasak edilenlere (Haram) denir. Görülüyor ki, ibadetlerin, vazife olduğuna inanmayan, ehemmiyet verniyen (Kâfir) [Allaha düşman] olur. Bunlara inanıp da, yapmayan kâfir olmaz. Buna (Fasık) denir. (İslâm Ahlâkı s. 173)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

* Muhammed aleyhisselamın ahlakı (Osman Ünlü Hocanın 30.10.2020 tarihli yazısı)

30 Ekim 2020, Cuma

 

 

Muhammed aleyhisselamın ahlakı

 

 

 

Sual: Peygamber Efendimiz, her bakımdan üstün olduğu gibi, ahlaken de üstün değil midir?

Cevap: Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, Onun mübârek kalbini okşarken, kendine güzel huylar verdiğini, (Sen güzel huylu olarak yaratıldın) mealindeki âyet-i kerime ile bildirmektedir. Hazret-i Akreme;

“Abdullah ibni Abbas'tan işittim. Bu âyet-i kerimedeki Huluk-ı azim yani güzel huylar, Kur’ân-ı kerimin bildirdiği ahlaktır” buyuruyor.

Hadâik-ul-hakâyık kitabında diyor ki:

“Âyet-i kerimede, (Sen huluk-ı azim üzeresin) buyuruldu. Huluk-ı azim demek, Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile güzel huylu olmak demektir. Çok kimsenin Müslüman olmasına, Resulullah Efendimizin güzel ahlakı sebep oldu.”

Muhammed aleyhisselamın bin mucizesi göründü, dost düşman herkes de bunu söyledi. Bu kadar mucizelerin en kıymetlisi, edepli olması ve güzel huyları idi. Kimyâ-i Se'âdet kitabında diyor ki:

“Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri buyurdu ki: Resulullah Efendimiz, hayvana ot verir,  deveyi bağlardı. Evini süpürür, koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yer, hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan öte beri alıp torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verir, bunlarla müsafeha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağırılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı. Güzel huylu idi. İyilik etmesini severdi. Herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Söylerken gülmez, üzüntülü görünürdü, fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi, fakat, alçak tabiatlı değildi. Heybetli idi, yani saygı ve korku hasıl ederdi, fakat, kaba değildi, nazik idi. Cömert idi, fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermezdi. Herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, Onun gibi olmalıdır.”

Eshâb-ı kiramdan Enes bin Mâlik hazretleri de;

“Resulullah Efendimiz insanların en güzel huylusu idi” buyurmuştur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

29 Ekim 2020 Perşembe

* Allahü teâlânın birinci emri

29 Ekim 2020, Perşembe

 

Allahü teâlânın birinci emri

 

 

 

Sual: Allahü teâlânın birinci emri nedir? Kur’ân-ı kerime kalp ile inanan iman etmiş olur mu?

Cevap: Allahü teâlânın birinci emri (İman) etmektir. Birinci yasak ettiği şey de (Küfür)dür. İman demek, Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlânın son Peygamberi olduğuna inanmaktır. Allahü teâlâ, Ona emirlerini ve yasaklarını Arabi olarak (Vahiy) etmiştir. Yani bir melek vâsıtası ile bildirmiş, O da bunların hepsini insanlara anlatmıştır. Allahü teâlânın Arabi olarak, bir melek ile bildirdiklerine (Kur’ân-ı kerim) denir. Kur’ân-ı kerimin hepsi yazılı kitaba (Mıshaf) denir. Kur’ân-ı kerim, Muhammed aleyhisselâmın sözü değildir. Allah kelâmıdır. Hiç bir insan öyle düzgün söyleyemez. Kur’ân-ı kerimde bildirilenlerin hepsine (İslâmiyet) denir. Hepsine kalp ile inanan insana (Mümin) ve (Müslüman) denir. Birini bile beğenmemeğe, imansızlık, yani (Küfür) [Allaha düşman olmak] denir. Kıyamete, cinnin, meleklerin var olduklarına, Âdem Peygamberin “aleyhissalâtü vesselâm”, bütün insanların babası olduğuna ve ilk Peygamber olduğuna inanmak, yalnız kalp ile olur. Bunlara, (İman), (İtikat) ve (Akaid) bilgileri denir. (İslâm Ahlâkı s. 173)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

 

* Âlemlere rahmet olarak gönderildi (Osman Ünlü Hocanın 29.10.2020 tarihli yazısı)

29 Ekim 2020, Perşembe

 

 

Âlemlere rahmet olarak gönderildi

 

 

 

Sual: Peygamber Efendimiz, sadece insanlara mı yoksa kâinatta bulunan her varlık için mi rahmet olarak gönderildi?

Cevap: Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselamı âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Enbiyâ suresinin 107. âyetinde mealen;

(Seni, alemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyuruldu.

Ebû Hüreyre hazretleri;

“Bir gazada, Resullulah Efendimize, kâfirlerin yok olması için dua buyurmasını söyledik. Cevaben;

(Ben, lanet etmek, insanların azap çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek, insanların huzura kavuşması için gönderildim) buyurdu.”

Resulullah Efendimizin bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Müminlere faydası ise meydandadır. Başka Peygamberlerin zamanındaki inkâr edenlere, dünyada azaplar yapılır, yok edilirlerdi. Muhammed aleyhisselam zamanında ise, iman etmeyenlere dünyada azap yapılmadı. Bir gün Peygamber Efendimiz, Cebrâîl aleyhisselama;

-Allahü teâlâ benim âlemlere rahmet olduğumu bildirdi. Benim rahmetimden sana da nasip oldu mu? buyurunca Cebrâîl alehisselam;

-Allahü teâlânın büyüklüğü, dehşeti karşısında, sonumun nasıl olacağından hep korku içindeydim. Emin olduğumu bildiren Tekvîr sûresindeki 20. ve 21. âyetleri getirince, bu müthiş korkudan kurtuldum, emin oldum. Bundan büyük rahmet olur mu? dedi.

Muhammed aleyhisselam, hâtemün nebiyyîn yani Peygamberlerin sonuncusu ve son Peygamber ve Seyyidil mürselîn yani bütün resullerin en üstünü olarak, âlemlere rahmet ve kıyamet gününün şefaatçisidir. Mahşer günü, bütün insanlara, mahşer azabının kaldırılması için şefaat edecek ve bu şefaati kabul olunacak, mahşer azabı hepsinden kaldırılacaktır. Nitekim hadis-i şerifte;

(Kıyamet günü, en önce ben şefaat edeceğim) buyuruldu.

İmam-ı Rabbânî hazretlerinin babası Abdülehad hazretleri;

“Günlerin uğursuzluğu, âlemlere rahmet olan Muhammed aleyhisselamın gelmesi ile bitmiştir. Uğursuz günler, eski ümmetlerde vardı” buyurmuştur.

***

Sual: Ezan okumayı, imamlık yapmayı ve din bilgisi öğretmeyi, ücret karşılığında yapmanın dinimizce bir mahzuru var mıdır?

Cevap: Ezan okumak, imamlık yapmak, Kur’ân-ı kerim ve mevlid okumak, din bilgisi öğretmek için ücret almak caiz değil ise de, imamlık, müezzinlik ve ilim öğretmek için ücret almaya izin verilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için

Üye olmak için  |  Üyelikten ayrılmak için

 

Google mail grubu sayfası

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com