30 Haziran 2018 Cumartesi

* Hacca vekil göndermek

2 Temmuz 2018, Pazartesi

 

 

Hacca vekil göndermek

 

 

 

Sual: Üzerine farz olduğu halde hacca gitmeden ölen kimseyi hac borcundan kurtarmak için, vekil gönderilebilir mi?

Cevap: Vekilin, ihrama girerken, emreden kimse için, kalp ile niyet etmesi şarttır. Hac borcu olan kimsenin, öldükten sonra kendi için hac yapacak vekilin adını bildirerek vasi olan kimseye emir vermesi lâzımdır. Meyyit veya meyyitin vasi yaptığı yabancı kimse, vârislerden birini, diğer vârisler izin vermedikçe, vekil yapamaz. Bir kimse izin vermeden, başkasının, bunun yerine hacca gönderilmesi caiz değildir. Yalnız vâris, ölen akrabası, vasiyet etmemiş, yani hac parası ayırmamış ise, kendine miras kalan para ile, onun yerine hacca gidebilir veya başkasını gönderebilir. Böylece anasını, babasını hac borcundan kurtarmış olur. Kendine de, farz olmuş ise, kendi için, ayrıca gitmesi lâzımdır. Fakat, onları borçtan kurtarması, kendine on hac sevabı kazandırır. Hanefi ve Hanbeli mezheplerinde, onların yaşadığı şehirden hac yapılması lâzımdır. Mesela, İstanbul'da bulunan bir kimsenin babası Erzurum'da sakin iken vefat etse, babası vasiyet etmedi ise, babası için birini vekil göndermek isterse, Erzurum'dan göndermesi farzdır. Başka yerden göndermesi Hanefide caiz değildir. Şafii mezhebinde Mikât dışındaki her yerden göndermesi caizdir. Hatta, hacca giden birine para vererek, Mekke-i mükerremede bir vekil bulup, babası için, buna mikâttan hac yaptırtması Şafiide caizdir. Hanefi olanlar, paraları az ise, Şafii mezhebini taklit ederek, vasiyet etmemiş ana, baba ve yakınları için, Mekke'de vekil tutabilirler. Fakat, parayı verirken, imam-ı Şafiiyi "rahmetullahi teâlâ aleyh" taklit ediyorum diye niyet etmesi lâzımdır. (Tam İlmihal s. 341)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google

 

Mail grubu sayfası: Google

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* “Kızını fasıka veren, melundur” (Osman Ünlü'nün 2.7.2018 tarihli yazısı)

2 Temmuz 2018, Pazartesi

 

 

"Kızını fasıka veren, melundur"

 

 

 

Sual: Bir Müslüman, kızını evlendirirken, tercihi ne olmalı, neyi ön planda tutmalıdır?

Cevap: Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketlerinde İslâmiyete uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabalarına, bütün mahluklara hayırlı ve faydalı olur. Bunun için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mesut olmasını istiysen, dini ve ahlakı bozan televizyonları, radyoları dinlemesine ve böyle olan sinemalara ve topluluklara gitmesine mani olmalıdır. Müslüman olan kimse, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir. Mal, para, apartman ve mevki sahibi değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır. Kızını kafire veren kimsenin kendisi de, kızı da kafir olur. Peygamber efendimiz, hadîs-i şeriflerinde buyurdu ki:

(Bir kimse, kızını fasıka, kötü kimseye verirse, Allahü teâlânın emanetine hıyanet etmiş olur. Emanete hıyanet edenlerin gideceği yer, Cehennemdir.)

(Kızını fasıka veren kimse, melundur.)

(Şefaatime kavuşmak isteyen, kızını fasıka vermesin!)

Eşi'atül-lemeâtda yazılı hadîs-i şerifte de;

(Ya Ali! Üç şeyi geciktirme! Namazı evvel vaktinde kıl! Hazırlanmış cenazenin namazını hemen kıl! Dul veya kızı küfvü isteyince, hemen evlendir!) Yani namazını kılan, günah işlemeyen ve nafakasını helalden kazanan birini bulunca, hemen ona ver, buyurdu.

***

Sual: Evlenmek, nikahlanmak helal olduğu gibi, ayrılmak, boşanmak da helal, mubah değil midir?

Cevap: Konuyla alakalı olarak Kimyâ-i se'âdette buyuruluyor ki:

"Erkeğin vazifelerinden birisi de, zevcesini, hanımını boşamamaktır. Allahü teâlâ, bütün mubahlar yani izin verdiği şeyler içinde yalnız, talak vermeyi yani boşamayı sevmez. Zaruret olmadıkça, birini incitmek caiz değildir."

***

Sual: Bir kimse, kötü olan huyunu değiştirip, güzel huylu olabilir mi?

Cevap: Bir kimsenin, ahlakını, huyunu değiştirip, kötüsünü yok edip, yerine iyisini getirmesi mümkündür. Hadîs-i şerifte;

(Ahlakınızı iyileştiriniz!) buyuruldu. İslâmiyet mümkün olmayan şeyi emir etmez. Tecrübeler de, böyle olduğunu göstermektedir. Tecrübe, kati bilgi elde etmeye yarayan üç vasıtadan biridir. Bu vasıtalardan ikincisi, Muhbir-i Sâdıkın yani Peygamberin haber vermesidir. Üçüncüsü, hesap ile anlamaktır. İnsanların, ahlaklarını değiştirme istidatları, kabiliyetler aynı değildir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

29 Haziran 2018 Cuma

* “Ümmetim, yetmişüç fırkaya ayrılacaktır” (Osman Ünlü'nün 1.7.2018 tarihli yazısı)

1 Temmuz 2018, Pazar

 

 

"Ümmetim, yetmişüç fırkaya ayrılacaktır"

 

 

 

Sual: Müslümanların çeşitli fırkalara ayrılacağını Peygamber efendimiz biliyor muydu?

Cevap: Resûlullah efendimiz ümmetinin başına gelecekleri bildirirken;

(Beni İsrail yetmişiki millete ayrıldı. Ümmetim de, yetmişüç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yalnız bir fırka kurtulacak, diğerlerinin hepsi Cehenneme gidecektir) buyurdu. Eshâb-ı kiram;

-O hangisidir ya Resûlallah deyince;

-Benim ve Eshâbımın yolunda olanlardır buyurdu. Bu hadîs-i şerifi, İmam-ı Tirmizi hazretleri, Abdullah bin Ömer hazretlerinin haber verdiğini bildiriyor. İmâm-ı Ahmedin ve Ebû Dâvud hazretlerinin naklettiklerine göre de;

(Bunlardan yetmişikisi Cehennemde, geri kalan biri Cennettedir. Bu da, bir cemaattir) buyurdu.

Bu hadîs-i şerifte bildirilen tek kurtuluş fırkasını ve bunların Cennete girmeye sebep olan itikatlarını arayıp bulmak, bunların itikadına uymayan sapık fırkalardan sakınmak lazımdır. Bu suretle Cehennemin ateşinden kurtulmaya çalışmalıdır. Abdülkadir-i Geylânî hazretleri, ikinci hadîste bildirilen Cemaati ve birinci hadîs-i şerifi şöyle açıklamaktadır:

"Müminin Sünnete ve Cemaate tabi olması lazımdır. Sünnet Resûlullah'ın gösterdiği yoldur. Cemaat de, Hulefâ-i râşidîn denilen dört halife zamanlarındaki Eshâb-ı kiramın sözbirliği yaptığı şeylerdir. Müslümanın, bidat sahiplerinin çoğalmalarına mani olması, onlara yaklaşmaması lazımdır." Ahmed ibni Hacer-ül-Heytemî hazretleri Savâık-ul-muhrika kitabında;

"Ehl-i sünnet itikadından ayrılanlara Mübtedi denir. Bunlar, birinci asırda ortaya çıkmaya başladılar" demektedir. Feth-ul-cevâd kitabında da diyor ki:

"Mübtedi, Ehl-i sünnetin sözbirliği ile bildirmiş olduğu itikada uymayan kimsedir. Bu sözbirliğini Ebül'Hasen Eş'arî ve Ebû Mansûr Ma'türîdî hazretleri ile bunların yolunda olan alimler bildirdiler." Şafii âlimlerinden Ahmed Şihâbüddîn Kalyûbî Mısrî, Kenz-ür-râgıbîn haşiyesinde diyor ki:

"Ebül-Hasen Eş'arînin ve Ebû Mansûr Ma'türîdînin bildirdiklerinden ayrılan kimse Sünni değildir. Bu iki imam Resûlullah efendimizin ve Eshâbının yolundadırlar."

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bu ümmet yetmişüç millete ayrılacak, bunlardan yalnız birisi Cehennemden kurtulacaktır. Her müminin bu bir fırkayı arayıp bulması ve bunlara tabi olması vaciptir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

 

* İbadetlerin sevabını hediye etmek

1 Temmuz 2018, Pazar

 

 

İbadetlerin sevabını hediye etmek

 

 

 

Sual: Başkasının yerine ibadet yapılabilir mi? İbadetin sevabını başkasına hediye edebilir miyiz? Ücret ile ibadet yaptırmak veya ibadetin sevabını başkasına satmak caiz midir?

Cevap: İbadetler üç kısımdır:

1- Yalnız beden ile yapılan ibadettir. Namaz, oruç, Kur'ân-ı kerim okumak, zikir böyledir. Hiç kimse, başkası yerine, beden ibadeti yapamaz. Herkesin kendisi yapması lâzımdır. Kendi yerine başkasını vekil edemez.

2- Yalnız mal ile yapılan ibadetlerdir. Mal zekâtı ve beden zekâtı, yani sadaka-i fıtır ve toprak mahsulleri zekâtı, yani uşur ve kefaretler, yani azad etmek, fakirleri doyurmak ve giydirmek böyle ibadettir. Bir kimsenin özrü olsun, olmasın, bunun mal ile yapılacak ibadetlerini başkası, hatta zimmi de, bunun izni ve malı ile yapabilir.

3- Hem beden, hem mal ile yapılan ibadetlerdir. Farz olan hac böyledir. Bir kimse hayatta iken, ancak devamlı özrü olduğu zaman, bunun emri ve malı ile yerine başkası hac yapabilir. Kendine hac farz olmayan kimse, nafile hac için, özür olmadan vekil gönderebilir.

Bir kimse, farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibadeti yaparken veya yaptıktan sonra, mesela, namaz, oruç, sadaka, hatm-i tehlil, Kur'ân-ı kerim okumak, zikir, tavaf, hac, ömre, Evliyanın kabrini ziyaret ve meyyite kefen vermek gibi ibadet ve taatların sevabını diri veya ölü başkasına hediye edebilir. Şafii ve Maliki mezheplerinde ise, beden ile yapılanlar hediye edilemez. İmam-i Sübkî ve sonra gelen Şafii âlimleri "rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmain" bunlar da hediye olunur dediler. Ücret ile ibadet yaptırmak veya ibadetin sevabını başkasına satmak bâtıldır. İbadeti yapmadan pazarlık edilirse, ücret olur. Yaptıktan sonra pazarlık edilirse, ibadeti satmak olur. (Tam İlmihal s. 340)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google

 

Mail grubu sayfası: Google

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

28 Haziran 2018 Perşembe

* Vücub ve eda şartlarının bulunması

30 Haziran 2018, Cumartesi

 

 

Vücub ve eda şartlarının bulunması

 

 

 

Sual: Hacca gitmek için vücub ve eda şartlarının bulunması ne demektir? Farz olduğu sene hacca gidilmezse günah olur mu?

Cevap: Vücub şartları bulunmakla beraber, eda şartları da kendisinde bulunan kimsenin, o sene hacca gitmesi farz olur. O sene, hac yolunda ölürse hac sakıt olur. Vekil gönderilmesi için vasiyet etmesi lâzım olmaz. O sene gitmez ise, günah olur. Hacca gitmeği, daha sonraki senelere bırakırsa fasık olur. Çünkü küçük günaha devam kebire [büyük günah] olur. Sonraki senelerde, hac yolunda veya evinde hasta veya hapis, sakat olursa, yerine başkasını, kendi memleketinden bedel göndermesi veya bunun için vasiyet etmesi lâzımdır. Bedel gönderdikten sonra iyi olursa, kendinin gitmesi de lâzım olur. Sonraki senelerde hacca giderse, tehir günahı af olur. İmam-ı Muhammede ve imam-ı Şafiiye göre, sonraki senelere bırakması caizdir.

Vücub şartlarından birisi bulunmayan kimsenin hacca gitmesi farz olmaz. Vücub şartlarını temin etmek lâzım değildir. Mesela, hacca gitmesi için, kendisine hediye olunan malı, parayı alması lâzım olmaz. Vücub şartları bulunup da eda şartından biri bulunmayan kimsenin hacca gitmesi farz olmaz ise de, bu acizlik ölünceye kadar devamlı ise, yerine bir Müslümanı vekil göndermesi veya öldükten sonra, yerine birinin gönderilmesi için vasiyet etmesi lâzımdır. (Tam İlmihal s. 340)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google

 

Mail grubu sayfası: Google

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com