30 Kasım 2017 Perşembe

* İmanın ikinci şartı, meleklere inanmaktır

2 Aralık 2017, Cumartesi

 

 

İmanın ikinci şartı, meleklere inanmaktır

 

 

 

Sual: İmanın doğru olması için meleklere iman nasıl olmalıdır?

Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının birinci cildi 266. mektupta buyuruyor ki: İmanın ikinci şartı, meleklere inanmaktır. Melekler, Allahü teâlânın kullarıdır. Günâh işlemez ve yanılmaz ve unutmazlar. Tahrîm sûresi altıncı âyet-i kerimesinde mealen, (Melekler, emir olundukları şeyde Allahü teâlâya karşı gelmezler ve emir olundukları şeyi yaparlar) buyuruldu. Yemezler ve içmezler. Yani, yemeğe ve içmeğe ihtiyaçları yoktur. Erkek ve dişi değildirler. Kur'ân-ı kerimde, meleklerin, erkeklere mahsus kelime ve harfler ile bildirilmesi, erkeklerin kadınlardan daha şerefli ve daha üstün oldukları içindir. Nitekim, Allahü teâlâ, kendini de, bunun için, böyle kelime ve harflerle bildirmektedir.

Allahü teâlâ, insanlardan bazısını Peygamber olarak seçtiği gibi, meleklerden de bazılarını, Peygamber olarak ayırmıştır. Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğu buyurdu ki, (İnsanların büyükleri, meleklerin büyüklerinden daha üstündür). İmâm-ı Gazâlî, imâm-ı Mâlik ve şeyh Muhyiddîn-i Arabî, (Meleklerin büyükleri, daha üstündür) dedi. Bu fakirin anladığına göre, meleklerin evliyalık tarafı Peygamberlerin evliyalığından üstündür. Fakat, Nebîlerin ve Resûllerin yetiştiği bir derece vardır ki, melek oraya yetişemez. Bu şerefli derece, Peygamberlere "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" toprak maddelerinden gelmiştir. Bu da, insana mahsustur. Yine bu fakire gösterildi ki, Peygamberliğin yüksekliği yanında, evliyalığın yüksekliği, hiç kalmakta, büyük deniz yanında, bir damla kadar da görünmemektedir. O hâlde, Peygamberlik yolundan gelen üstünlük, evliyalık yolundan kavuşulan yükseklikten, kat kat daha üstündür. O hâlde, her bakımdan, toplu üstünlük Peygamberlerde, bir bakımdan üstünlük meleklerdedir. Sözün doğrusu, Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunun dediğidir. Allahü teâlâ, onların çalışmalarının mükâfatını bol bol ihsan eylesin! Demek oluyor ki, Evliyadan hiçbiri, hiçbir Peygamberin derecesine çıkamaz. Velinin başı, daima bir Peygamberin ayağı altındadır.

Şunu iyi bilmeli ki, herhangi bir sözde, âlimler ile sôfiyye arasında uygunsuzluk bulunursa, iyi ve ince düşünülünce, âlimlerin haklı ve doğru olduğu görülüyor. Bunun sebebi, âlimler Peygamberlere "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" tâbi oldukları için, onların Peygamberlik derecelerine ve o derecelerin ilimlerine bakıyor. Bilgilerini oradan alıyorlar. Sôfiler ise, Peygamberlerin evliyalık derecelerine ve buradaki marifetlere bakıyorlar. Peygamberlik derecesinden alınan ilimler evliyalık derecelerinden alınan ilimlerden, elbette daha doğrudur. Mürşid-i kâmiller, ictihad derecesinde yüksek âlim oldukları için, hem ilim, hem de marifet sâhibidirler. Yani (Zül-Cenâhayn)dırlar. Akıl ile anlaşılan bilgilere (ilim) denir. Kalp ile anlaşılan bilgilere (marifet) ve (irfan) denir. (Mektûbât Tercemesi s. 369)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google

 

Mail grubu sayfası: Google

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder