30 Eylül 2018 Pazar

* Kılınmamış namazların kazası ve tevbesi

2 Ekim 2018, Salı

 

Kılınmamış namazların kazası ve tevbesi

 

 

 

 

Sual: Allahü teâlânın emirlerine uyulmadığı zaman bereket ve rızıklar azalır mı? Senelerce kılınmamış namazların kazası ve tevbesi nasıl yapılır?

Cevap: Senelerce kılınmamış namazları kaza etmek, imkansız gibi olmuştur. İnsanlar, İslâmiyeti terk ettikleri için, yani Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymadıkları için ve İslâm dininin gösterdiği rahat ve huzur yolundan ayrıldıkları için, dünyada bereket kalmadı. Rızklar azaldı. Tâhâ sûresinde yüzyirmidördüncü âyet-i kerimesinde mealen, (Beni unutursanız rızklarınızı kısarım) buyuruldu. Bunun için, iman rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızklar azaldı. (Hâşâ, zulüm etmez kuluna hüdâsı, herkesin çektiği kendi cezası) sözü Nahl sûresinin otuzüçüncü âyetinden alınmıştır. Bugünkü küfür karanlıkları ve Allahü teâlâyı, Peygamberi "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem", İslâmiyeti unutmanın bereketsizlikleri ve sıkıntıları içinde, insan gece gündüz, kadınlı erkekli çalışıp, bir ailenin nafakasını, rahat yaşamasını temin edemez hâle gelmiştir. Allahü teâlâya inanmadıkça, Onun bildirdiği İslâm dinine uymadıkça, Onun Peygamberinin güzel ahlâkı ile bezenilmedikçe, beş vakit namazı vaktinde kılmadıkça, dalâlet, felâket akıntısını durdurmak imkânsızdır.

Namazların kazalarını ödeyebilmek için, her gün, sabah namazından başka, dört vakit namazın sünnetlerini kılarken, ilk kazaya kalmış namazı kaza etmeği de niyet etmelidir. Böylece her gün, bir günlük namaz kazası ödenmiş olur. Hem de, sünnet kılınmış olur. Kazaların bu niyet ile nasıl kılınacağı ve kılınması lâzım olduğu, (Se'âdet-i Ebediyye) kitabında uzun bildirilmiştir. Günahlara bir kere tevbe etmekle, bunların hepsinin af olacağı bildirilmiştir. Namaz tevbesinin sahih olması için, terk edilmiş olan her namazın kaza edilmeleri lâzımdır. Kazalarını kılarak, tevbe etmeğe başlayan, ömür boyunca, yani kazaları bitirinceye kadar, kazalarını kılmağa niyet etmiş demektir. Allahü teâlâ bu meyyitin, bu niyetine göre, bütün kazalarını affetmektedir. Bunun gibi, istiğfar okumağa devam edenin bütün günahları ve kâfirler imana gelince, bütün geçmiş günahları af olacak ve iman etmeyenlere, Cehennemde ebedî azab yapılacaktır. (İslâm Ahlâkı s. 119)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* Yağmur duasına çıkmak (Osman Ünlü'nün 2.10.2018 tarihli yazısı)

2 Ekim 2018, Salı

 

 

Yağmur duasına çıkmak

 

 

 

 

Sual: Yağmur yağmadığı zamanlarda yağmur duasına çıkılıyor. Dinimizde böyle yağmur duası diye bir şey var mıdır varsa nasıl yapılmaktadır?

Cevap: Allâme Ahmed Tahtâvî hazretleri Merâk-ıl-felâh haşiyesinde buyuruyor ki:

"İstiska, yağmur duası için sahraya çıkmak demektir. Hamd ederek, istiğfar okuyarak dua edilir. Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kiram ve İslâm âlimleri, yağmur duası yaptılar. Çıkılan yerde imam, evvela yalnızca veya cemaat ile iki rekat namaz kılar veya kılmayıp yerde asaya dayanıp bir hutbe okur. Sonra kıbleye dönüp, avuçları semaya karşı açık olarak omuzları hizasına kaldırıp ayakta dua eder. Hazır olanlar, arkasında oturarak dinleyip âmin der. Yalnız yağmur duasında kollar omuzdan yukarı kaldırılır. Bir şey istemek için yapılan dualarda, avuçları semaya karşı açmak sünnettir. Hadîs-i şerifte; (Kul ellerini kaldırıp dua edince, Allahü teâlâ onun duasını kabul etmemekten hayâ eder) buyuruldu.

Hastalık, kahtlık, kıtlık ve düşmandan kurtulmak için yapılan dualarda avuç içleri yere çevrilir. Kollarını kaldıramayan, sağ elinin şehadet parmağını uzatarak işaret eder. Yağmur duasına, fasıla, ara vermeden, üç gün çıkmak, eski, yamalı giymek, çıkmadan önce sadaka vermek, üç gün oruç tutmak, çok tevbe ve istiğfar etmek, kul haklarını ödemek, hayvanları da çıkarıp, yavrularından ayrı bulundurmak, ihtiyarları ve çocukları da çıkarmak sünnettir. Elbiseler ters çevrilmez. Kâfirler getirilmez. Onların cemaate karışmaları mekruhtur."

Kadınlar erkeklerden uzak, sabiler analarından ayrı bulunur.

***

Sual: Mahşer günü sırattan rahatlıkla geçebilmek için ne gibi bir yol takip etmelidir?

Cevap: Bu konuda Süleymân bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled kitabında buyuruyor ki:

"Gecenin en karanlık zamanında, yani seher vaktinde ibadet eyle ki, yarın sırattan geçerken her tarafın aydınlık olsun."

İbadetlerin en kıymetlisi ilmihal kitabı okumak, öğrenmek ve öğretmektir.

***

Sual: Beş vakit namaz için ezan okumaya ne zaman başlanıldı, önceden ezan yerine başka bir şey okunuyor mu idi?

Cevap: Mir'ât-ül haremeyn kitabının Medine kısmında, bu konuda şu bilgi verilmektedir:

"Ezan okumak, hicretin birinci senesinde, Medine'de başladı. Bundan önce, namaz vakitlerinde yalnız Essalâtü câmi'a denirdi."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

29 Eylül 2018 Cumartesi

* Farzı, özürsüz vaktinde yapmamak

1 Ekim 2018, Pazartesi

 

Farzı, özürsüz vaktinde yapmamak

 

 

 

 

Sual: Bir farzı, özürsüz vaktinde yapmayana ne ceza verilecektir ve bundan kurtulmanın çaresi nedir? Namaza ehemmiyet vermemek ile tembellikle kılmamak aynı mıdır?

Cevap: Büyük İslâm âlimi, ondördüncü asrın müceddidi, zahirî ve bâtıni ilimlerin mütehassısı, medreset-ül-mütehassısîn müderrislerinden, tasavvuf kürsüsü profesörü Seyyid Abdülhakîm Efendi "rahime-hullahü teâlâ", derslerinde, camilerde vaazlarında ve sohbetlerinde sık sık buyururdu ki, (Bir farzı, özürsüz olarak vaktinde yapmamak büyük günahtır). Vaktinden sonra hemen kaza etmemenin de, daha büyük günah olduğu, kitaplarda yazılıdır. (Farzın vakti geçtikten sonra, bu farzı yapacak kadar zaman içinde bu farz özürsüz olarak kaza edilmezse, geciktirme günahı [6 dakikada] bir misli artar. Bundan sonra, yine bu kadar zaman içinde kaza etmezse, bir misli daha artar. Böylece, farzı yapacak kadar zamanların her biri [yani 6 dakika] geçtikçe, günahlar, kat kat artarak, sayılamayacak ve düşünülemeyecek kadar çoğalır.) Bir farzın kazası özürsüz olarak yapılmayınca, günahı böyle artıyor. Beş vakit namazın her biri, her gün farz olduğu için, her kazanın günahı her gün yeniden başlıyor. Beş vakit namaz için, bir günde, yukarıda bir farz için bildirilenin beş misli çoğalıyor. Aylarca, senelerce kılınmayan namazların günahlarının ne kadar çok olacağı, buradan anlaşılabilir. Bu müthiş, bu korkunç günahların altından kurtulabilmek için, her çareye başvurmak lâzımdır. İmanı olan ve aklı başında olan kimsenin, gece gündüz kaza namazı kılarak, Cehennemdeki namaz kılmamak azabından kurtulması için çalışması lâzımdır. Çünkü, özürsüz olarak, tembellikle, üşenerek kılınmayan bir namaz için, yetmişbin sene, Cehennemde azab çekileceği bildirildi. Yukarda açıklanan sayısız namaz günahları için Cehennemde ne kadar çok azab çekileceğini düşünen bir Müslümanın uykusu kaçar, yemekten içmekten kesilir. Dünyası zindan olur. Evet, namaza ehemmiyet vermeyen, vazife kabul etmeyen kâfir olur, mürted olur. Mürted, Cehennemde sonsuz azab çekecektir. O, zaten Cehenneme de, azaba da, namazın ehemmiyetine de inanmamaktadır. Dünyada, hayvan gibi yaşamakta, zevkinden ve zevkine vasıta olan parayı, malı toplamaktan başka bir şey düşünmemektedir. (Her ne olursa olsun, her kime ne zarar, ziyan olursa olsun, yalnız bana gelsin), onun prensibidir. Onun zevk ve safası için her şeyin, herkesin feda olması, umuru bile değildir. İmanı ve aklı yoktur. Böyle kimsede, merhamet olmaz. Canavardan, en korkunç hayvandan daha zararlı olur. Onun insanlıktan, merhametten, iyilikten söylemesi, havaya yazı yazmak gibidir. Kendi menfaati, hayvanî, şehvânî arzularına kavuşması için birer tuzaktır.

Farzlara ehemmiyet verip, tembellikle yapmayan kimse, mürted olmaz. İmanı gitmez. Fakat, bir farzı yapmayan Müslüman, iki büyük günaha girer. Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için (tevbe etmek), yani pişman olmak, üzülmek, bir daha geciktirmeyeceğine karar vermek ile olur. İkincisi, bu farzı terk etmek, yapmamak günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek, yani vaktinden sonra hemen yapmak lâzımdır. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. (İslâm Ahlâkı s. 118)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

* “Yalancıların ibadetini geçirmezler” (Osman Ünlü'nün 1.10.2018 tarihli yazısı)

1 Ekim 2018, Pazartesi

 

 

"Yalancıların ibadetini geçirmezler"

 

 

 

 

Sual: Her kılınan namazı ve yapılan her ibadeti, Allaha teâlâ, melekleri vasıtası ile kontrol etmekte midir?

Cevap: Bu konuda Süleymân bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled kitabında buyuruyor ki:

"Namazlarını özürsüz terk etme ki, münafıklardan olmayasın. Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki: (Eğer kadınlarla, memede olan çocuklar olmasa, yerime bir imam koyup, şehri gezer, namaza gelmeyenleri cezalandırırdım.) Yine Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Namazlarınızı ihlas üzerine kılınız! Çünkü yanınızda bulunan melekler, sizin amel, namaz ve taatinizi alıp göklere giderler, göklere giderken, muhtelif melekler, bu ibadetleri görürler: 1. kat gökteki melekler, yalancıların ibadetini geçirmezler. 2. kattaki melekler, namaz kılarken dünya işi ile kalbi meşgul olan kimsenin namazını geçirmezler. 3. kattaki melekler, namazını beğenenlerin namazını geçirmezler. 4. kattaki melekler, kibredenlerin, yani kendini beğenenlerin namazını geçirmezler. 5. kattaki melekler, hased edenlerin namazını geçirmezler. 6. kattaki melekler, kalbinde şefkat ve merhameti olmayanın namazını geçirmezler. 7. kattaki melekler ise, hırs ve tamahkar olanların namazını geçirmeyip geri döndürürler.) Bu hâli Habîb-i kibriyâ beyan buyurdukları zaman, bütün Eshâb-ı güzîn ağladılar."

***

Sual: Ahirette mahcup ve rezil olmamak için ne yapmalı, nasıl hareket etmelidir?

Cevap: Peygamber efendimiz, bunun cevabını vermişler. Nitekim Resûl-i ekrem efendimiz Eshâb-ı kiramdan Mu'az bin Cebel hazretlerine hitaben buyururlar ki:

(Yâ Mu'âz! Ayıpları gizle, kimsenin ayıbını yüzüne vurma! Farzlardan başka kıldığın namazları ve ibadetleri kimseye söyleme! Dünya işini ahiret işinden büyük görüp, evvel yapma! Hiç kimseye hor bakma! Kimsenin gönlünü kırma, herkesle hoş geçin. Eğer bu şekilde hareket etmezseniz elem verici azaba uğrarsınız.)

***

Sual: Abdestte ve gusülde yıkanması gereken yerlerde yara varsa, nasıl abdest ve gusül alınır?

Cevap: Abdest azasının, uzvunun yarısında yara olan kimse, teyemmüm eder. Yara yarıdan azında ise, sağlamını yıkayıp, yarayı mesh eder. Gusülde, bütün beden bir uzuv sayıldığı için, bütün bedenin yarısı yara ise teyemmüm eder. Yaralı yer, yarıdan az ise, sağlamını yıkayıp yaraları mesh eder.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com

 

 

 

28 Eylül 2018 Cuma

* Çalışmak rızkı arttırmaz

30 Eylül 2018, Pazar

 

Çalışmak rızkı arttırmaz

 

 

 

 

Sual: Riyazet yaparak ibadetleri zorlukla yapacak duruma düşmek caiz midir? Çalışmak rızkı arttırır mı?

Cevap: Abdüllah Mûsulî, (Muhtâr) kitabının şerhi olan (İhtiyâr) kitabında diyor ki, (Farzları yapamayacak kadar zayıflatan riyazet, yani az yemek câiz değildir. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bu niyet ile çalışan kimse, borcunu ödeyemeden ölürse, azab çekmez. Hadîs-i şerifte, (Her erkeğin çalışıp [nafakasını] kazanması farzdır) buyuruldu. Bundan fazlası için çalışmamak câizdir.

Adem aleyhisselam buğday eker ve ekmek yapardı. Nuh aleyhisselam neccar, marangoz idi. İbrahim aleyhisselam kumaş tüccarı idi. Davud aleyhisselam demirci idi. Süleyman aleyhisselam zenbil yapardı. Muhammed aleyhisselam, önce koyun güderdi. Sonra ticaret yaptı. Sonra cihad yapardı. Asker idi. Ebû Bekr-i Sıddık "radıyallahü anh", kumaş tüccarı idi. Ömer-ül-Faruk, kösele dikerdi. Osmân-ı Zinnûreyn gıda maddeleri ithalatçısı idi. Ali "radıyallahü anhüm" işçilik ve cihad yapardı "radıyallahü teâlâ anhüm ecma'în". Çoluk çocuğunun bir yıllık nafakasını toplayacak kadar çalışmak mubahtır. Müslümanlara yardım için, cihad etmek için, fazla çalışıp kazanmak müstehabdır, iyidir. Hadîs-i şerifte, (İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruldu.)

Gösteriş için, övünmek için kazanmak tahrimen mekruhtur. Mültekâ kitabında haramdır denildi. Çalışmak rızkı arttırmaz. Rızkı veren, Allahü teâlâdır. Çalışmak, sebebe yapışmaktır. Sebeplere yapışmak sünnettir. (Kıyâmet ve Âhiret s. 309)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dinimiz İslam

İnternet Radyosu

 

 

 

Huzura Doğru TV

 

 

 

Dini sualler için | Üye olmak için

 

Üyelikten ayrılmak için: Google | Yahoo

 

Mail grubu sayfası: Google | Yahoo

 

www.hakikatkitabevi.net

 

www.dinimizislam.com